Başlarken: Bulutsuzluk Özlemi – Sözlerimi Geri Alamam
Alt kat, Kozaklı İlçe Jandarma Karakolu, Uzman Jandarma Çavuş Odası / Nevşehir
82. gün – 3 Mart 2006 – Cuma – Şafak: 75 – Saat 23:00 civarı
82. gün... İlk 80 iyiydi ama son 2 gündür biraz can çekişiyorum gibi. İçim sıkıntılı, asabiyet hat safhada. İş yapasım yok! Mıntıka temizliği yaptırmak, içtima hazırlamak, nöbetçi değiştirmek istemiyorum artık!.. Asabiyetim işime de yansıyor. Çavuş rütbesi ağır basıyor. Yanlış yapana basıyorum kalayı! Hiç bana göre değil...
Hergün aynı şeyi yapıyor olmanın verdiği mide bulantısı olmalı bunlar. Bugün 82, kaldı 75. 2,5 ay... Geçer mi? Geçmesine geçer de bu boşa giden vakit?..
MSN’de Çiğdem’le konuşuyordum dün. “Nasıl gidiyor?” dedi. “Vakit geçiyor mu?” Çok garipti verdiğim örnek:
“Hani” dedim, “arkası açık kamyonetler vardır eski model. Arkada kasa kasa meyve vardır. Zaman zaman ezik, çürük meyveler... Araba tüm hızıyla giderken o meyvelerin üzerinde uçuşan küçük sinekler olur...”
“Heh bildim ben onu!” diye lafımı kesti. Devam ettim:
“İşte o sinekleriz biz. O meyvelerin etrafında dönenip duruyoruz. Araç hızla giderken üzerlerinde kalmaya çalışıyoruz, helak olup yoruluyoruz. Bunu neden yaptığımızı da tam olarak bilmiyoruz. Şartlanmışız sadece, pek bilinçli değiliz. O meyve kasaları askerlik, o eski kamyonet de zaman!”
Zaman geçiyor mu kolay? Geçiyor! Sen istesen de istemesen de geçiyor. Sabah 6’da kalktıktan sonra 8’deki içtimaya nasıl yetiştiğini bilemiyorsun. Kamyonet hızla yola devam ediyor. O sinek şoföre daha hızlı gitmesini söylese birşey değişir mi sizce?
Kamyonet aynı hızla gidiyor. Einstein’a göre görecelidir zaman. Evet öyle. Eğitimde, karlar üstünde ayakta dikilirken çok çok yavaşlayabiliyor zaman ve uyuşan ayaklarınızdaki her bir karıncalanmayı tek tek hissedebileceğinizi sanabilirsiniz ama normal bir meşguliyetiniz varsa elinizde, zaman geçiyor. Kamyonet aynı hızla gidiyor ve o sırada sizin yaptıklarınız, kamyonetin gidişini ne derece hissedeceğinizi belirliyor.
Ne yapabilirsiniz? Kamyonet, meyveler ve sinekler. Yolun gerisine bakabilirsiniz. Ne kadar uzun bir yol aldığınız gerçeği genelde iyi geliyor.
Genelde bunun tam tersi yapılıyor. Kamyonetin ilerisine, varılacak noktaya bakılıyor. Askerde insanlar şafak sayıyor. Ben daha depresif birşey görmedim! Gaziantep’ten İstanbul’a yolculuk ediyorsunuz ve yola çıkar çıkmaz İstanbul’u görmeye çalışıyorsunuz ilerde. Boş çaba! Bir çokları varacakları noktayı görmekten çok uzak. Özellikle uzun dönem askerler... İleriye bakmak boş ve sinir bozucu bir çaba. Varış noktası yavaş yavaş görünmeye başladığında da tüm hızınızla gitmenize rağmen hiç yaklaşmıyor gibi gelmesi sizi boş ufuklara bakmaktan da beter ediyor.
Askerlikte birçok şey tam tersi. Hayatınızda hep ileriye bakın ama burada sadece sizi depresif kılıyor...
Çünkü burada birşey değişmiyor. Öyle bir sistem var ki, çarkları ayarlananın dışında hareket ettirmek imkansız. Kamyonetin üstündeki küçük sinekleriz; bir saat kulesinin içinde ne yapabilirsin ki?..
İleriye bakmak “daha çok var!” dedirtmekten başka bir işe yaramıyor. En iyisi bir meyvenin üzerine kon, arkaya dön, biraz ye, biraz izle. Zamanı geçtikçe görmek, geçmesini beklemekten daha iyi. (Hoş başka seçeneğin de yok ya...) Askerlik bu sebeple sivil hayatın tersi. Orada günü uzatmaya, yavaş geçmesini sağlamaya çalışırken, burada hızlandırmaya çalışıyorsun. O sebeple sivil hayatta ileriye bakıyoruz bence. Zaman öyle daha yavaş işliyor. Bir paketin gelmesi için pencerenin önünde beklediğinizi düşünün. Hiç bitmeyecekmiş gibi süren bir bekleyiş...
Bu sinir bozukluğuyla oturup biraz yazayım ve bir yandan da kahvemi yudumlayayım dedim, olmadı. Yalnız kalamıyorsun burada. Her taraf sinek!
Sonunda oturabildiğimde kahvem yoktu ama hiç olmazsa müzik var biraz, Tarkan, Sezen, Bulutsuzluk Özlemi... Ahh MP3 çalarım olsa yanımda!..
Bu sinir bozukluğu ne kadar sürer bilmiyorum. Gerçi spor için çıktığımızda inanılmaz bir işaret gördüm bugün. Hafiften inanırım gökyüzünden gelen işaretlere. Ve bu gördüğüm en güzel gökkuşağıydı. Başı ve sonu olan tam bir yarım daire! Tüm renkleri seçilebiliyordu! Sabahtan beri yavaş yavaş bozan, ufak ufak yağmur atıştıran, geldim geleli ilk defa uçururcasına esen bir hava ve finalde gökkuşağı! Gerçekten anlamlı bir işaret benim için...
Bu karamsar yazı nereden çıktı? Çücnkü 80. günümde, geldiğimden beri kafamdan uzak tuttuğum soruların içeri girmesine izin verdim. En baba soru: “Benim burada ne işim var?”
Evimi, cafeyi, sokaklarımı özledim. Ailemi, arkadaşlarımı, köpeğimi özledim! Ve gerekli telkinleri veremeyince sistem çöktü. Gardım düştü...
Geldiğimden beri kendimi kandırdığımı bilsem de kandırmaya devam ediyordum; işe yarıyordu çünkü. Ama bir kere gerçeği görünce, aynı şey değil. Bu bir kandırmaca. Harcanan benim hayatım. Ben bir tutukluyum. Özgürlük uzak bir kavram...
Gene de bu kapıdan çıkıp gideceğim o güneşli mayıs sabahı, ayakta durmama yetecek kadar ışık saçıyor yolun ötesinde; zaman zaman görebiliyorum ileriye baktığımda. Geriye bakın dedim durdum yazı boyunca, kendimle çeliştim biliyorum ama napalım, doğamızda var: Sinekler ışığa doğru uçar!..
(2 yıl sonra yazıya ek: Bu yazı yazıldıktan kısa bir süre sonra dizimdeki rahatsızlık için yapılan tetkikler sonucu ameliyat olmak üzere hastaneye sevkedildim. Sanırım 95. günümde hastaneye yattım. 5 gün sonra ameliyat oldum ve ameliyattan 1 hafta sonra 60 günlük raporla evime gönderildim. Evime giderken birliğime uğrayarak personel astsubayı tarafından terhis edildim. Daha sonra karşıma 5 gün borç çıkaracaklarsa da askerliğim bitmişti. Gökkuşağı haklı çıkmıştı... O güneşli mayıs sabahına evimde uyanmıştım...)
ilk yazım: 03.mart.2006 / Nevşehir
düzenleme: 16.mart.2008 / 23:42 / pazar / çalışma odası / bilgisayar / Mayfield
resim 1: serkan altuniğne
resim 2: ?
resim 3: rainbow - skize@deviantart
resim 4: home - shanepeters@deviantart
3 comments:
evinde uyandın da noldu kuzen al ingilteredesin $imdi =P
evdeyken de ingiltereden mi ışık geldi nolduysa artık tutamadık seni burda =P
ben bu yazıya yakodan da yorum bekliyorum aslında =))
askerlik hakkında az konuşmadık =P
benim askerlik nasıl gecicek bakalım..
yıllar sonra buraya bi yorum daha yazarım ;)
ileriye bakmanin ise yaramamsiyla ilgili yazdiklarini begendim.
ayrica tum ingilizler top
baran, taktın buraya gelmeme heee. ulan 3 senede alıştıra alıştıra geldim, daa napiim? =DDD hem ingiltere'den ışık hep geliodu bana, hissediodum ben. yeşil ışık. =P
deniz, teşekkür ederim. kısa ve öz yorumunuzla bizi bahtiyar eylediniz. ayrıca gene son cümlede bitirici vuruşu yapmaktan geri kalmamışsınız... =D
Post a Comment