...ve adam etrafındaki kalabalığın şaşkın bakışları arasında etrafa şöyle bir göz gezdirip pantolonundan (evet eskiden sihirbazlık numaraları şapkayla değil, pantolonla yapılırdı) kulaklarından tutarak bir kaplumbağa çıkardı. arkasından bacaklarından tutarak bir yılan ve kanatlarından tutarak bir tavşan çıkardı. yılan tavşanı kaptığı gibi suya daldı ve kaplumbağa da koşarak uzaklaştı. ama adam bunların olacağını bilirmişçesine dudağının kenarındaki bir kıvrımla kendini belli belirsiz gösteren ukala bir sırıtışla topluluğa bakıyordu...
sonra tekrar elini pantolonuna götürdü ve eliyle pantolonunun içini bir süre karıştırdı. topluluktaki erkekler sinirli homurtular çıkarmaya başlamışlardı ki -zira yaptığı hareket erkeklerin, kadınlarının görmemesi gerektiğini düşündüğü bir hale gelmişti- tam o anda şimşekten daha hızlı elini yukarı çekti! adamın sırıtışı yüzünde daha büyük bir hal aldı çünkü herkesin gözleri ne kadar açılabiliyorsa o kadar açıktı o anda! boynuzundan tuttuğu bir ala şahindi bu! ve adam boynuzlu kuşu serbest bıraktı... hayret, uçarak uzaklaşmıştı hayvan?
son numarası için bu topluluk hazırdı artık. elini tekrar pantolonuna soktu. bu sefer yüzü biraz daha ciddiydi ve konsantre olmanın verdiği çizgiler seçilebiliyordu yüzünde... birden gülümsedi ve elini yukarı çekti!
bir taş tablet çıkarmıştı bu sefer, üzerinde bir şeyler karalı.
topluluk iyice şaşırmıştı... belki de kanatlı bir balıktı bu sefer bekledikleri? ama sihirbaz işini iyi biliyordu. herkes tablette ne yazdığını görebilme umuduyla öne eğildi, kafalar uzandı… yavaş bir hareketle çevirdi tableti; kendinden, şaşkın insanlara doğru...
"sihir yoktur" yazıyordu üzerinde krallık dilinde...
insanlar gülmeye hatta bazıları kahkahalar atmaya başladı bunun üzerine. ellerini gözlerinin seviyesinde dışa doğru açık havaya kaldırdı büyücü ve topluluk onu dinlemek için sustu.
önlerden yetenekli gözüken (el mahareti) küçük bir çocuk çağırdı (muhtemelen bir hırsız). ona, çocuk nasıl olduğunu anlayamadan küçücük cebinden çıkardığı 3 tane yumruk büyüklüğünde top uzattı.
"bunları havada çevirebilir misin?" diye sordu.
Çocuk umursamazca omuz silkti ve topları havada çevirmeye başladı.
Topluluk ilgiyle izliyordu olacakları.
Adam gözlerini topluluktan, topları çevirmeye konsantre olmuş çocuğa çevirdi.
"Şimdi bunu tek elinle yap!" dedi adam.
Çocuğun bir an dikkati dağıldıysa da belli etmedi ve tek eliyle yapmaya çalıştı ama beceremedi.
"şimdi" dedi adam. topları aldı ve tek eliyle çevirmeye başladı 3 topu. topluluk ilgiyle izliyordu. "eğer" dedi, "bunu iki elimi de kullanmadan yaparsam... bunun adı sihir olur!"
düşünmelerini istercesine bir sure bekledi. ardından ekledi: "Belki de olmaz?"
"sihir, tek eliyle 3 topu çeviremeyen çocuk için benim bunları tek elimle çevirebilmemdedir. sizin içinse 2 elimi kullanmamamda belki... ama karşımda bunu yapabilen başka bir sihirbaz için... benim yaptığım sihir değildir... çünkü sihir yoktur!..”
alkışların arasında topluluk birbirine bakışırken... adam yok oldu!
-son-
21.06.2005 / Salı / 13:30 / Cafe / Fatih MISTAÇOĞLU
resim: Serrifth@deviantart
3 comments:
çok pek keyifliydi fab bey=) iyi bayramlar sizede
Sema? İyi misin canım sen? Uzaylı mı girdi içine nedir? Böyle kısa yorumlar yazmazdın sen? Şöööyle bi döktürürdün? =)) Pek beğenmedin herhalde?.. =P
vay be kurgu olmuş bu baya baya. ii de olmuş ayrıca
Post a Comment