Öyle havalanan yataklar, geriye dönen kafalar yoktu. Bir çeşit basit toplulukta yaşıyorum. Genç, akıllı, eğitimli insanlar var ama şehirde değiliz. Küçük kulübelerden oluşan köy gibi bir yerdeyiz. Geçici bir şey olmadığını hissediyorum. Orada yaşıyoruz.
Kenarından tüller sarkan, cibinlik gibi bir kale var. Kızlı erkekli oraya şut çekerek oynanan garip bir oyun oynuyoruz. Duvardan seken topa sıradaki vuruyor. Bana garip geliyor ama sanki orada yıllardır oynanıyor. Sanki çok uzun zamandır oradayız.
O basit döşenmiş evlerden birinin içindeyim. Yanımda biri var. Baran olmaya çok yakın. Bilirsiniz rüyada karakterler birbirine girer. Bende asla tam bir kişi olmazlar.
Birisi var. İçine kötü bir ruh girmiş. Benden daha ufak tefek olmalı çünkü ayaklarından kaldırıp baş aşağı sallıyorum onu. Neden bana verilmiş bu görev bilmiyorum ama yaptığım işi biliyorum. Devam edersem, çıkaracağım şeytanı!
Derisi simsiyah olmuş içindeki şey yüzünden. Hem kötücül bir siyah, hem de dayak yemiş, morarmış gibi yer yer. Ben onu baş aşağı sallayıp omuzlarını yere vurdukça siyahlık aşağılara, baş aşağı durduğu için omuzlarına doğru iniyor. Daha hızlı vuruyorum. “Çık artık çık!” diye bağırıyorum hırsla. Hareketlerim daha sert ama sanki hareketlerimden çok irademle savaş veriyorum.
Yavaş yavaş yerde siyah noktalar beliriyor. Simsiyah, zift gibi koyu bir sıvı çıkıyor bedenden. Kurtarmaya çalıştığım kişinin rengi normale dönüyor. Teşekkür ettiğini bile hatırlamıyorum. Sadece oradan sonrasında yok rüyanın. Belli ki rüyanın asıl merkezi şeytansı şey…
O garip oyunu oynayan diğerlerinin yanına gidiyorum. Bir kadın var. Aslında tanımıyorum ama orada tanıyorum. Belki de aynı evde yaşıyoruz. Zaten kalabalık yaşanıyor bu evlerde. Yani öyle hissediyorum. Sanki bir şey tüm şehirleri yok etmiş de biz burada baştan başlıyormuşuz gibi buranın bana verdiği his.
Kadına “Çıkardık onu.” diyorum. “Temizlediniz mi peki?” diyor. Birden bir acemilik hissediyorum. “Neyi?” diyorum. Çıkardıktan sonra onu yok etmemiz gerektiğini söylüyor. Eve geri dönüyorum. Sanırım gene Baran’la.
Çok geç kalmamışız. Başka bir bedene girmemiş. Ancak yere tamamen bulaşmış. Elimizde fırçalarla söküp, suyla gidermeye çalışıyoruz bu yapışkan şeyi. Arada bir şekil aldığını görüyorum. Siyah bir kaplan gibi bir şekil oluşuyor yüzeyde. Korkmam gerekenden çok daha az korkuyorum. Devam ediyorum işe. O kadın geliyor bir süre sonra. Oralarda ayaklanıyor siyah, yapışkan varlık. Şekil alıyor. Beni, bizi etkilemeye çalışıyor. Ellerimi tutuyor, öpmeye çalışıyor. Evet! O bir kadın şimdi. Kendimi ondan çekmeye çalışıyorum ama çok çekici. Karşı koymak çok zor. Bir parazit gibi bedenime girmek istiyor.
Savaşıyorum. Beni öpmeye çalışıyor, kafamı çeviriyorum. Bazen bir dudağımı yakalıyor, ısırıyorum. Bütün gücümle ısırıyorum ama asla kopmayan bir kauçuğu ısırmak gibi. Bir türlü kurtulamıyorum. Eğer kendimi bırakırsam, beni ele geçirecek, biliyorum ama gene de ondan kurtulamıyorum.
Sonra farkına varıyorum. Ben izin vermedikçe sadece taciz ediyor. “Bu iradeyle ilgili.” diyorum kendimden emin. “Bana sahip olamazsın!”
Bana gerçekten sahip olamayacağını anlayınca sinirleniyor. Şekil değiştiriyor. Az önce güzel bir kadınken, şimdi kafamı bir kerede ezebilecek büyüklükte ellere sahip iriyarı, simsiyah bir adam oluveriyor. Boğazımı tamamen kaplayan simsiyah elleriyle tutup havaya kaldırıyor beni ama daha fazlasını yapamıyor. Beni yenemez!
Belli ki bizden daha bilgili diğer kadın kendinden çok emin olaya el koyuyor. “Bununla bir şeyler yapacak mısınız?” diye soruyor Baran’a ve bana. Cinsel içerikli bir soru bu. Tekrar baktığımda yaratığın yeniden bembeyaz tenli bir kadın olduğunu görüyorum. “Tekila shot? Uyuşturucu?” Belli ki onu yok etmeden önce onunla eğlenebileceğimizi söylüyor. İradenize sahip olduğunuz sürece zararsız demek istiyor.
Neden soruyor bunları anlamıyorum. “Hayır.” diyorum. İstemiyorum.
Sonrası bulanık. Rüya sona eriyor. Uyanıyorum. Büyük bir yorgunluk var gibi üzerimde. Birileriyle boğuşmuş gibiyim. İradenizi zorlamak, vücudunuzu zorlamaktan çok daha yorucu çoğu zaman.
Bedenleri ele geçiren, melek kadar güzel görünebilen şeytanlarla savaştım bu gece. Belki cinsiyeti yoktu ama kadındı basbayağı. Acaba tüm bunlar hayal ürünü müydü? Yoksa gerçeğin, bilinçaltımdan yansıyan abzürt bir görüntüsü mü?..
Ama artık biliyorum. Ele geçiremezsin beni! Ben istemediğim sürece…
07.11.2007 / çarşamba / 14:00 / ev / bilgisayar
/ Erykah Badu – Bag Lady
resim: fab
6 comments:
karanlık bir rüya da ben geçenlerde gördüm.. şeytan girmiş vücuduma.. hatta şeytanın yüzü aynı ben ama gri renkte suratı aynı benim suratım. zaten sadece suratını görüorum arada.. sonra ben dua okumaya başlıyorum çıksın diye.. kızıo bu.. sonra duwarımda bulunan ay posterindeki tüm kraterler benim yüzüm oluo ve gözlerimden kanlar akmaya başlıyor.. bilinir ki meryem ananın da gözleriden kanlar akar böyle durumlarda.. ama ben bunları hiç bi şekilde rüya gibi hissetmiyorum tamamen gerçek sanıorum.. hatta uyandığım anda odamdan koşa koşa salona geçiorum.. fenaydıı...
bana bi görev verseydin bari rüyada =D öyle mal gibi pe$inden gelip duruyomu$um.. bi de yer temizliyorum! hatunu verseydin bari niye hemen reddediyosun!? =D
eer o baransa zaten işin ayrıntısının dibine wururdu böyle muallak bi rüyaya baran sokulurmu hiç =D sende ömürboyu uyanamazdın fab..ayrıca karı milletinin naetliğini görmüş olduk =P
elinize saalık efendim
(battlelore-ghan of the woods)
mütiş gitti bu parçayla ehe
Snm seninki de fenaymış valla ya. Benim ki de pek bi karanlıktı ama ben olaya hakimdim yani. =P
Baran'cım, sana gelince. Dediğim gibi, benim rüyalarımda birbirine girer karakterler. Oradaki karakter sen olmaya çok yakındın hissettiğim kadarıyla. Ayrıca sen de benim yardımcım rolündesin. Rüyada tanıdık tek yüz sensin. Niye beğenmiosun ki rolünü? =D
Sevgili Sema. Yorum konusunda üstüne tanımıyorum. Başarılarının devamını diliyorum. (Bu arada ben ayrıntı konusunda Baran'ı geride bırakırım. Sülaleye özgü heralde? =))
Ayrıca bugün Fırat Budacı'nın "Kendimi Durduracak Değilim" köşesini okudum. 5 Aralık tarihli Uykusuz'da. Yazının başlığı "Yeni Dalga Hava Atma Yöntemleri"
Şöyle diyor:
"Rüyaları Kullanarak Atılan Hava - Ne karışık, ne alakasız bir rüya... "İşte böyleyim ben, sizlere göstermediğim karmakarışık bir bilinçaltım, komik ve anlamı derin rüyaları yöneten bir zekam var. Böyle sessiz durduğuma bakmayın, içimde fırtınalar kopuyor. Kurgusu zeka isteyen rüyalarımı anlatarak, sizleri beynimin durdurulamaz kıvrımlarında gezintiye davet ediyorum. Anlatırken temeli rüyamdan alıyorum, üzerine atıyorum, atıyorum, atıyorum. Attığımın ben bile farkına varmıyorum..."
Benim yazım ve yukarıdaki pasajı içeren Fırat'ın yazısı aynı gün yayınlanmış. Ben bilmiyorum ki ne diyim? Okuduğumda gülmekten yerlere yattım sadece. =D
Harika denk gelmiş Fırat. Eline sağlık yaa... =)
Köşe de harika bu arada. Şiddetle tavsiye!..
Tekila fiyatları mı arıyorsunuz? Tıklayın: tekila fiyatları
Post a Comment