Tuesday, 17 July 2007

Mozaik Net Cafe - Dünyaya Açılan Pencere

Bir dönemin sonu. Cafe Dönemi. Mıstaçoğlu Ailesi’nin Yükselme Devri. 8 Yıllık Mozaik Net Cafe macerası. Ailecek üstüne bindiğimiz bir alamet. Şükür bizi iyi yerlere götürdü. =)

Bir dönemin sonu; çünkü artık Mozaik Net Cafe yok. Yani hala mevcut ama içinde Mıstaçoğlu Ailesi yok. Mıstaçoğlu Ailesi’nin reisi Nihat Mıstaçoğlu yılların yorgunluğunu atmak istedi omzundan; Mozaik Net Cafe yeni sahiplerine devredildi böylece. 18 Nisan 2007 Çarşamba günü akşamı son kez kapadılar 8 yıllık cafelerini Nihat ve Fahriye Mıstaçoğlu. Yıllardır evi gibi olan bu 3 katlı, güzel mekandan kendi eşyalarını, en önemlisi de Goldie’lerini alıp evlerine geldiler. Cafenin demirbaşlarından Fatih beyler, ReklamGiy’in Eti tanıtımı vesilesiyle İzmir’den Ankara’ya gitmekteydiler. Açılışı için çok uğraşan Mesul Müdür, kapanışta orada olamadı. Kısmet…

1998

Sene 98. Bilgisayarla ilk defa tanışıyordum ben. Lise arkadaşım Murat’ın evindeki Windows 95 işletim sistemi yüklü, celeron işlemcili bilgisayarında FIFA 98 oynayarak müşerref olmuştum o teknoloji harikasıyla. Murat, Ümit, Kadir ve ben turnuvalar düzenliyorduk kendi aramızda. Her şey çok basitti ama ne çok eğlenirdik… (Solda Murat ve beni lise sondaki hallerimizle görmektesiniz.) Sonraları 4 kişiye 1 bilgisayar yetmemeye başlamıştı ki tam o sıralarda internet cafe furyası tüm İstanbul’da patlak verdi. Her semtte pıtır pıtır cafeler açılmaya başlamıştı. Bilgisayarla tanıştıktan kısa bir süre sonra adım başı açılan bu genelde dandik ve salaş olan mekanlarda oyun oynamaya gider olmuştuk. mIRC’te chat yapıyor, Quake II’de birbirimizi öldürüyor, yeni çıkan FIFA 99’da kozlarımızı paylaşıyorduk. Bu bahsettiğim pıtır pıtır açılan ancak kaliteden uzak olan internet cafelerin dışında güzel mekanlar da oluyordu nadiren. Bunlardan biri de Bakırköy’deki “Millenium İnternet Cafe”ydi. Hem şıktı, hem 17 inch Hyundai monitörleri vardı. (O monitörlerde 1 saat Quake II oynadıktan sonra sokakta her köşeden silahlı adamlar çıkacak sanırdınız. Beyniniz içerde ters dönerdi sanki. =) ) Hem de Bakırköy’deydi. O cafeye gitmek için Çapa ve Zeytinburnu’ndan kalkıp Bakırköy’e giderdik, siz düşünün. İşte Mozaik Net Cafe’nin temel prensiplerini oluşturmak için örnek alınan yer, orasıdır! “Millenium İnternet Cafe”

Bu arada sene 99 olmuştur bile. Lise sonun ilk yarısından ikinci yarısına geçilmiştir. Herkesi ÖSS telaşı sarmıştır, ben hariç. =) Bu yeni başlayan bilgisayar merakımı bir süre sonra babamla paylaştım. “Baba,” dedim, “hadi bilgisayar alalım!”. O da aldı. =) Esenler’deki işini yeni kapatmıştı. Yeni bir atılım peşindeydi. Önce bilgisayar aldı. Ailecek sadece fal bakabildiğimiz bilgisayarın önünde kuyruğa giriyorduk. =D

Bu arada ben de babama “Hadi biz de internet cafe açalım.” dedim. Gittiğim cafelerle konuşup biraz araştırma yapmıştım. Annemle ikisini alıp Bakırköy’e, Millenium’u göstermeye götürmüştüm. Babam 1 hafta geçmeden “Bir yer buldum.” diyerek geldi: Ereğli Mah. Günaydın Sok. No: 6/B Şehremini Fatih/İSTANBUL. İşte Mozaik Net Cafe’nin adresi!

Lise bitti. 99 senesi, mevsim artık yaz. 17 Ağustos’ ta İstanbul’u deprem vurdu. Çok şükür bizim bölge zarar görmedi. Deprem sebebiyle tedirgin geçen birkaç günden sonra yeni dükkanımıza giriştik. 3 katlı, eski bir tekstil atölyesiydi. Giriş katı, bodrum katı ve üstte asma katı vardı. O zamanlar cafe denebilecek bir hali yoktu. Çünkü içeride hiçbir şey yoktu! Muratlar’ın yardımıyla içeriden çuvallarca moloz çıkardık. Duvarlar, yerler, mutfak, tuvalet, her şey baştan yapıldı. Mevcut kas tellerimden bir kısmı mutlaka orada oluşmuştur. =P

Murat bilgisayar konusunda oldukça bilgiliydi. Malum, internet cafe sadece masa, sandalye, çay, kahveyle olmuyor. Murat’ın ve onun bir tanıdığının yardımıyla –sanırım Serkan adında bir bilgisayar programcısıydı– sistemi kurduk. Bilgisayarların konfigürasyonunu Murat’la ikimiz yaptık. İşin çoğunu yapan Murat’tı tabii ki, ben halen öğrenme kısmındaydım ama hızlı yol alıyordum. =) Yaptığımız konfigürasyonlar babamdan tekrar tekrar bütçe sebebiyle geri döndü. Sonunda 8 makinayı doğrultabildik. Kadıköy’deki Granit Bilgisayar’dan gecenin bir yarısı gidip aldığımızı hatırlıyorum bilgisayarları. Açılışa yetişmeye çalışıyorduk. İlk açılış girişimimiz 1 hafta ertelenmişti hatta, bilgisayarlar yetişmemişti. Nihai açılıştan önce Murat ve ben 48 saattir uyumuyorduk.

Açılış

16 Ekim 1999 Cumartesi. Mozaik Net Cafe sonunda kapılarını açtı. =) Eşin, dostun, esnafın katılımlarıyla gerçekleştirilen küçük bir kokteylle çalışma hayatına başlıyordu Mozaik Net Cafe. 8 bilgisayarla çıkılmıştı yola. 4 tane giriş katta, 4 tane üst katta bilgisayar vardı. Resmen bomboştu ortalık. Ana makinemiz bile yoktu o zamanlar. =) Açıldığımızda internetin saati 600.000 TL idi ve ilk günün hasılatı da 20.000.000 TL’ymiş annemden aldığım bilgiye göre. =)

Hey gidi günler! Bağlantıyı surecom adlı bir alet yapıyordu vs. 56 K dial up bağlantı vardı sadece. Bildiğin telefon hattı yani. =) Şimdi ilkel bir teknoloji gibi gelse de o zamanlar için iyi bir durumdaydık. Zaman içerisinde de sürekli ve sürekli yenilendi Mozaik Net Cafe. Asla geri kalınmadı teknolojiden.

Giriş ve üst kattaki 8 bilgisayarla başlanmıştı çalışmaya ve alt katın adı daha çok uzun süre anılmayacaktı cafe için. Önce boş yerleri doldurmak gerekiyordu. Açılıştaki 8 bilgisayarın iki tanesinin ses kartının bozuk olduğunu sabaha karşı fark edip Murat’la birlikte ilk vapurla karşıya geçmiştik. Vapurda daha fazla dayanamayarak sızıp, Haydarpaşa’ya uğrayan vapur Kadıköy’e devam etmek için iskeleden ayrılırken gözlerimizi açıp “Olum geldik geri dönüyoruz! Koş!” şeklinde yerimizden fırlamıştık. =D

Böyle başladı “Cafe Dönemi”. Cafe açıldığında ben ÖSS’ye hazırlık için dershaneye başlamıştım, Bakırköy FEM. Cafe telaşı başladığında İhsan Mermerci Lisesi’nden mezun oluyordum. ÖSS’yi o cafede kazandım. En önemli ilişkilerimi o cafe varken yaşadım. İstanbul Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nü kazandım, okudum ve bitirdim. ReklamGiy’i kurduğumuzda da vardı cafe, devamında da. Hatta son döneminde, her zamankinden daha çok depo görevi gördü bizim için. Yıllarca sokaktaki çoğu dükkan değişti, bizimkisinin sadece rengi, masaları, bilgisayarları… 8 bilgisayarla başlayan Mozaik Net Cafe, 50 bilgisayarla gitti yeni sahiplerine. Cafe zamanında 3 tane ev değiştirdik, şimdi 3. deyiz. =) Aynı şekilde annem, babam ve ablam da çok değiştiler. Mesela ablam 6 tane iş değiştirdi. Giyim sektöründe, telekomünikasyonda, müzik sektöründe ve hukuk firmalarında hizmet verdi. Annemlerdeki en büyük fark resimlerde seçilebiliyor. =D (Hala gençler ama şimdi daha karizmatik görünüyorlar.) Cafe döneminde 1 seçim, 2 hükümet gördük. (2. seçim yolda.) Beşiktaş 1, Galatasaray 3, Fenerbahçe 4 kez şampiyon oldu. =) Galatasaray UEFA Kupası’nı ve UEFA Süper Kupa’yı müzesine götürdü. FIFA 2002 Dünya Kupası’nda Türkiye Dünya 3.sü oldu. Gene 2002’de 12 Dev Adam, Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Yugoslavya’yla birlikte finale yükseldi ve Avrupa 2.si oldu. Ardından 2006’da Japonya’da düzenlenen Dünya Basketbol Şampiyonası’nda Dünya 6.sı olduk!..

Mozaik Net Cafe’nin 7 yıl, 6 ay ve 2 günlük kısa gibi görünen tarihinde sayılamayacak olaylar oldu. Birer birey olarak baktığımızda yukarıdaki gibi bir çok toplumsal olay yaşandı. Mıstaçoğlu Ailesi açısından da hayat devam etti. Düğünler, doğumlar, cenazeler. Aileye eklenenler de oldu, aramızdan ayrılanlar da…

Cafe bünyesinde çalışan 40’tan fazla eleman geldi ve geçti. Mozaik Cafe’den bahsedip, emektar çalışanlarımızı anmamak büyük saygısızlık olur. Hele ki bir tanesi demirbaş oldu cafeye. Cafe’nin kapısından girip de adını bilmeyen çok az kişi vardır onun. Meşhur Kemal ACIOĞLU! (Solda Goldie'yle birlikte görülüyor kendileri.) Zaman içerisinde o da aileden biri gibi oldu. Tam başlangıcını bilemiyorum ama 5 yıl kadar hizmet verdi cafeye. Alt katta kendi prensliğini kurdu. Daha çocukken geldi yanımıza, sonra kocaman adam oldu. (Nedense Recep eniştemin bana yıllar önce söylediği bir söz geldi aklıma: “Koskoca adam oldun, hala adam olamadın Fatih!” demişti bana. Ne kadar derin bir sözdü. Hala düşünürüm gerçek anlamı nedir diye… =) ) Kemal bir çocuk olarak gelip, bir Network Mühendisi olarak ayrıldı cafeden. Harcadığı tüm emekler için kendisine teşekkür ediyoruz…

Cafenin ilk yıllarında beraber çalıştığımız Rasim ÇIRPIN da unutulmazlar arasında elbette. Bir tıp öğrencisi olarak gelmişti yanımıza. Şimdi kendisi bir doktor ve benim iyi bir arkadaşım.

Anılması gereken teknik elemanlar arasında hatırlayabildiğim şu isimleri de saymak gerek: Gökalp, Sinan, Azat ve Cem. (Anmak istemediklerimiz de var elbette.)

Teknik elemanlarımız dışında temizlik ve mutfakla ilgilenen bayan elemanlarımız vardı bir de. Hepsi ayrı birer hikaye konusu. =) Kısaca anmak gerekirse: Mehtap, Vahide, Nurten ve ilk bayan elemanımız Şeyda en önemlileri. Onların dışında Nihat beyin ilk gününde kovduğu ve başarılı olarak gördüğümüz 1 hafta kadar dayanabilenler veya Nihat bey kovamadan kaçıp gidenler… =)

Cafe hayatlarımızı değiştirdi. Birçok hayata dokunmamızısağladı. Her dönem belli sadık müşterilerimiz oldu. Bazıları arkadaşlığa terfi etti. Bizim cafeye kattığımız kadar, cafe de bize kattı. Bu süre zarfında yüz binlerce kişi girip çıktı kapımızdan. İçeriye girip çıkan hikayeleri, internette konuşulanların çeşitliliğini bir düşünsenize…

Mozaik Net Cafe artık kendi çevresinde bir marka. Benzerlerine ve taklitlerine örnek olan bir marka. O’nu yaratmak, buraya kadar getirmek için çok uğraştığımız bir marka.Belki de bizim çocuğumuzdu cafe ve şimdi kendi ayakları üstünde, yeni sahipleriyle yoluna devam ediyor.

Seni seviyoruz Mozaik Net Cafe;

Mıstaçoğlu Ailesi – Fatih MISTAÇOĞLU

07.07.2007 – 13:02 – ev - bilgisayar

5 comments:

Baran Aşıkhasanoğlu said...

ah jak ah...
alt kata o kadar graffiti yaptık sen bi resmini koyup da beni anmamı$sın =(
kuzen olucaksın bi de =(
neyse...
gercekten ben bile cafenin olmamasina alı$amadım daha..
ben de emek verdim az da olsa..
dayım ve yengem tatildeyken kuzenime yardım etmekten hep zevk aldım..
cafede cok guzel zamanlar gecirdik birlikte..
kemal, baran, fatih üclüsü olarak mozaik net cafe'ye baktıgımız zamanlari cok ozlicem..

Deniz OKTAR said...

ahh fatih ah :)

mükemmel bir yazı olmuş, fotoğraflar ve anılar ile 7 yılı çok güzel özetlemişsin. muck.


Benim öyle çook zamanım geçmedi, malum üşengecim orası da bana biraz uzaktı. Ama geçirdiğim sanırm 4-5 "sabahlama" seansı, goldi'nin doğruşu, size ziyaretlerim, reklamgiy hayat kurtarıcımız. Çok sevdiydim.

Anonymous said...

sevgili oglum kutay'ın da bilgisayar hayatının sekillendigi herkese az çok ucundan bucagından bulasmıs guzel kafeydi . sanırım en cok kutay can özleyecek cunku arkadaslarına hep '' benim halamın internet cafesi var, benden para almıyorlar, istedigim kadar parasız oynuyorum '' diye hava atması bi yana yandaki dürümcüyüde ne kadar özleyecegini siz tahmin edersiniz artık :-)))

sevgiler .......

fab said...

Gerçekten de etrafımızdaki herkese bir ucundan dokunmuştu cafe bu 7-8 sene içerisinde. Hoş, etrafımızdaki herkesin bir kısmı bu zaman zarfı içerisinde "herkes"e katıldı.

Güzel, özel ve benim için büyülü bir yerdi. Kendi resimlerimi ilk kez bir duvara astığım yerdi. "Haybeden Yılbaşı Çekilişi" yapıp müşterilere bedava internet saatleri dağıttığım, camın önünde yılbaşı ağacı süslediğim, her zaman kalbimde olacak bir mekan.

Seni seviyoruz Mozaik Net Cafe...

fab said...

Bu arada Baran'cığım.

Elbette daha ne anılar var orada. Alt katın tavanını babamı zar zor ikna ederek siyaha, duvarları mora boyadığımız, Serçin, sen, ben ve Kemal'in olduğu geceyi mi istersin, dediğin gibi Yunus'la birlikte duvara grafiti yapıp sprey boyanın tozundan boğulmamızı mı istersin...

Yazdığımdam ve yazabileceğimdem çok daha fazlası var içerde. Hepsini yazmak istesek 8 fasikül ansiklopedi olur. =)

Di mi ama?

Related Posts with Thumbnails