Dışarı çıkmak üzere duşumu alıp, saçımı yapıp, cicilerimi giydikten sonra bir telefonla ekilmekten ve evde kalmaktan gına geldi! Maşallah son bir haftadır beni eken ekene. Yeni bir trend haline geldi! İnsanlar canları sıkılıp "Ne yapsak acaba?" diye aralarında konuşurken gruptan biri çıkıp "Hadi Fatih'i çağıralım, sonra da tam gelecekken ekelim. Müthiş zevkli oluyomuş!" diyorlar.
Hepsi geçen hafta başladı! Geçtiğimiz hafta sonu için dolu dolu planlarım olduğu için hafta içi pek biryere gitmemeye çalıştım. Zaten 22-26 Mayıs arasında Bilgi Üniversitesi Mayfest içinde Smirnoff için çalışıyordum ve 5. gün Parkorman'daki finalden sonra ayakta duracak halim bile yoktu ve haftayı evde yatarak geçirmek çok güzel olacaktı. "Zaten haftasonu bir sürü planım vardı!"
Öncelikle cumartesi günü Parkorman'daki festivale biricik arkadaşım Sevgi GÜR de gelmişti. Uzun zamandır görüşemiyorduk ve çok uzun zaman önce (ben askerden yeni dönmüştüm) Anadolu Yakası'ndaki yeni taşındığı, manzaralı evine beni yemek yemeye davet etmişti. Hazır biraraya gelmişken "Hadi şu sözünü de tut artık..." dedim ve "Önümüzdeki cumartesi sendeyim o zaman!" diyerek tarihi de kondurdum üzerine.
Evde dinlenerek geçirdiğim hafta boyunca pazar günü Melis'le adaya gitmeye, pazartesi günü de Didem'le sinemaya gitmeye (Galatasaray-Fenerbahçe maçında kazandığım iddianın ödülü olarak) karar verdik. Perşembe günü geldiğinde Sevgi'den bir mesaj geldi. Bir arkadaşının düğünü vesilesiyle cumartesi günü bir kına gecesi düzenlenecekmiş ve oraya katılması gerekiyormuş. Yemek işini pazar gününe alalım dedi. Benim de Melis'e sözüm vardı ada için. O yüzden pazar olamaz dedim. Ayrıca hafta içinde bir kaç kişiyi de cumartesi işim var diyerek reddetmiştim. Cuma günü kesin olarak belli oldu ki Sevgi'yle yemek işi yalan olmuştu. Sevgi gecenin bir yarısı attığı bir mesajla Cahide'ye gitmek zorunda olduğunu haber verdi.
Neyse haftaya yaparız derken pazar günü yapılacak ada gezisinin hayalini kurmaya başlamıştım ki cumartesiyi pazara bağlayan gece saat 02:00 sularında Melis'den bir mesaj geldi. (Melis zaten beni ekme konusunda bir uzman oldu!) Mesaj şöyle birşeydi: "cnm adaya pazartesi gidioruz. ltfn kizma." Nasıl kızma?! 6-7 saat sonra çıkıp gidicez, öyle plan yapmışız, nasıl kızma?! "ben gelmiorum!" yazdım gönderdim. Pazar günü adaya gitmek için plan yapmıştım ve gidecektim!
Gidemedim... Öncelikle yalnız başıma gidip asosyal bir şekilde güneşlenmek, denize girmek cazip gelmedi. Gidecek birilerini bulmaya çalıştım ama nasıl gitmeden 7 saat önce ekmek uygunsuzsa, insanları arayıp hadi gel adaya gidiyoruz demek de o kadar uygunsuzdu. (Gerçi Serçin'im kankam olsa koşa koşa, yüze yüze giderdik ama... Neyse...) Gidecek kimse bulunamadı! Burcu hanımlar Burc Beach'de Mehmetçik'e hizmet veriyorlardı. Bari tenis oynasaydım dedim, o da yalan oldu. Pazar günü rezil ötesi, tüm gün bilgisayar karşısında harcandı gitti. Resmen yalnızdım... Artık resmiyet kazanmıştı.
Hiç olmazsa pazartesi günü Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu filmine gidecektik Didem'le. Pazar akşama doğru Didem'e mesaj attım Kaçta gidiyoruz falan diye. Cevap geldi: "canim ben bu aksam yalovaya gidiyorum. ayin 9unda doncm. o zmn giderz." benzeri birşeyler diyordu. Yok artık! Eken ekene! İnsanlar birbirleriyle yarışıyor. Evde kamera falan mı var? The Truman Show gibi. Beni evde tutmaya çalışıyorlar? Şaka mı bu?!
Pazartesi sabah annemler Marmaris'ten döndü zaten. O gün de harcandı gitti evde. Allah'ım! Ev beni yuttu yutacak!
Salı günü de Pınar'la sözleştik çarşamba günü sinemaya gidelim diye. Ancak sözleşirken tamamen unutmuşum, benim çarşamba günü 15:00 de biricik dişçim Cansev'le randevum vardı! Pınar'ı aradım ulaşamadım. MSN'e yazdım ve her nedense kendisine ulaşıp sinemayı iptal ettiğime ikna oldum. Ulaşamamışım! Ben de çarşamba günü Pınar'ı ekmek suretiyle gene sinemaya gidemedim! Bir bağlamda kendi kendimi bile ekmeyi başardım...
Bu arada gene çarşamba günü Burcu'cuğum beni aradı ve gel görüşelim dedi. Dişçi var dedim. Dişçi'den sonra ara dedi. Aradım. Yarım saate çıkıyorum dedi. Evde haber bekliyorum dedim. O haber bir türlü gelmedi! 1,5 saat sonra Bubu aradı. "Oldu mu yarım saat?" dedim. Her zamanki gibi kahkahayı bastı ve "Canım görev çağırıyor. Bana karşı yolları gözüktü."diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hizmet vermek üzere gitti. Ben gene üstüm başım ve saçımla evde kalakalmıştım...
Gün perşembe! Yani bugün. Bugün Burcu'nun işleri bitiyordu ve geçen haftadan beri planladığımız üzere eski ve mevcut ReklamGiy ileri gelenleri olarak buluşacaktık. Katılımcılar: Deniz, Bubu, Nilüfer ve ben. 17:00 gibi Deniz'i aradım, eve geçiyordu. "Eve git, beni ara, Taksim'de buluşuyoruz." dedim. Her zamanki gibi randevumuzu hatırlamıyordu. Bubu'yu aradım. "Ofisten geç çıkacağım ama çıkar çıkmaz gelirim." dedi. Nilüfer'i aradım, meşgule verdi, bir daha da arama gereği duymadı. Ben gene duşa girdim, giyindim yemek yedim. MSN'in başına geri geldiğimde Deniz "Ben çok yorgunum, çıkmayacağım evden." falan yazmıştı. "Neyse Nilüfer de cevap vermedi zaten. Bubu'mla buluşup birer bira içeriz. O benim bitanem." falan diye düşündüm. Baktım saat artık 20:00'ı gösteriyor. Bubu'yu ben dürteyim dedim. Bubu beni geri arayıp ofisten bir türlü çıkamadığını söyledi. Gene ben, güzel pantolonum, mavi gömleğim ve emektar kıravatımla evde kalmıştım...
Bu artık böyle süremezdi. Bu ekilme silsilesinin sona ermesi gerekiyordu! Kaderin çarklarına çomak sokulmalıydı! "Sinemaya gidiyorum!" dedim, "Gerekirse tek başıma!". Bir kaç arkadaşı daha aradım ama son dakika olduğu için gelemediler. Saat 22:00'de uygun bir seans vardı. Çıktım evden! Daha apartmandan çıkamadan Yunus aradı: "Gel beni al!" Kapıdan çıkmam bile ekilme silsilesini sekteye uğratmıştı. Hemen davet gelmişti...
Gidip Yunus'u evden aldım. Gidip birer Ice Mocha içtik. Sinemaya gitmedim belki ama evden kaçmayı başarmıştım. Bundan sonra herşey çok güzel olacaktı. Zinciri kırmıştım artık!
Sevgili arkadaşlarım. Lütfen beni ekmeyiniz. Bu sizin için son uyarıdır.
Hepinize sevgiler, saygılar, öpücükler...
Biricik dostunuz;
fab
=)
02:25 / 08.06.2007 / cuma / ev / bilgisayar
/ anathema - a dying wish
/ anathema - a dying wish
EKLEME: Bu arada sistemi kırma çabası işe yaradı. "Ben gidiyorum!" diyerek kapıdan çıktığım anda Yunus aradı dediğim gibi. Cuma günü Pınar beni sinemaya davet etti ve inanamayacaksınız ama gittik! Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu. =) Cumartesi günü arkadaşımın düğününe gittik. Halam beni bırakmadı, o gece onlara misafirliğe gittim, pazartesi eve döndüm. Salı günü de biricik Bubu'mla buluştuk, konuştuk, konuştuk... Bazen bazı şeyler yolunda gitmez. Bunlar çok basit konular, dert edilecek şeyler değil. Bu da eğlencelik bir yazı zaten. Gene de ilginç bi tesadüf oldu. "Kaderin tekerine çomak sokalım!" diyerek dışarı attım kendimi, zincir böylece bozuldu. =)
Bu akşam da Marmaris'e gidiyorum... =)
Saygılar, sevgiler;
fab
Bu akşam da Marmaris'e gidiyorum... =)
Saygılar, sevgiler;
fab
19:30 / 13.06.2007 / çarşamba / ev / bilgisayar
2 comments:
Vouuvvv! Bu ne be? =)
İlginç bir yorum bırakılmış arkadaşlar buraya. Ben şimdi kendisini sileceğim için buraya kopyalayıp, sansürleyeceğim yazıyı. Sonra bu cesur yazıyı bırakan ama adını bırakmakta aynı kararlılığı gösteremeyen, Türkçe'mi beğenmeyen ancak yazısını "güzide" küfürlerle süsleyen arkadaşımız üzülmesin. İşte yorum:
"lan sen ne gerzek ne ezik ne adi bi adamsın şerefsiz p....nk.sen kendini harikalar diyarında yaşayan yüce bi varlık falan mı görüosun len katışıksız i..e.tipsizliine bakmadan ahkam kesiosun burda abuk subuk.git kendi egonla seviş g...ğlanı. seni anca o tatmin eder milletin beynini s...eyi bırak.kime ne len senin hangi karıları düşünerek mastürbasyon yaptıından.kime ne senin hayatındaki hiçkimsenin seni 1 s...ne takmadıından p.ç gibi ortada bırakıp durduundan.git ortakul ergen kızları gibi günlük tut oraya yaz bu ezikliklerini şahsiyetsizliini basitliini egoistliinden kendinin bile farkına varamayışını.herşeyden önce git detürkçeni düzelt.bi de 25 30 eski sevgilim var bardan hep kız kaldırırım tribine giriosun burda 2 senedir s...rim bacaanı senin."
Bu güzel yorum için arkadaşımıza teşekkür ediyoruz. Yorumu bırakırken kendisi "amlamaca" takma adını kullanmış, orada da ince bir gönderme var. Kısıtlı bir beyin için ince bir espri. =)
Bari bi kaç açıklama yapayım. Şimdi burası ne gazete, ne dergi ne de halka sunulmuş ve örnek teşkil etmesi beklenen herhangi başka bir mecra. Burası çok basit bir blog. Sayfanın en başında profilde de yazıyor zaten: "Fab yazar, isteyen okur. Bundan ibarettir..." Hatta sayfanın en üstünde de buradakilerin "zırva" olduğu açıka belirtilmiş.
Bu sebeple buradakileri okumak okumamak herkesin kendi bileceği iş. Arkadaş girmiş okumuş, üstelik yorum da bırakmış, teşekkür ediyorum. Elbette beğenmeyebilir. Arkadaşın deyişiyle "Milletin beyninde penetrasyona uğramasını istediğim tek şey kelimelerim. Herhangi bir organım değil..."
Bunun dışında harikalar diyarı, yüce varlık, tipsiz, ego, ezik, egoist gibi kelimeler kullanılmış. Yazıların bir çoğunda (bkz. Ya anahtarı unuttuysan?.. - Resmin içerisindeki karakter...) hayatın ve hayatımın harikalar diyarı olmadığı açıkça belirtiliyor. Kimsenin değil, normali bu zaten. Görünüş olarak kendimi beğenirim ve kendime güvenim yerindedir diyebilirim tipsiz ve ego kelimelerine cevap olarak. Ancak dikkat ederseniz son yazı ve profil hariç benim hiçbir resmimi bulamazsınız burada. İnanın bunun görünüşümü beğenmememle alakası yok. ;) Bunların yanında her insan gibi ezik yanlarım da var. Hayatımız da bunları düzeltmeye çalışmakla geçiyor zaten...
Burada günlük tutarım tutmam. Benim bileceğim iş. Okumak istemeyen okumaz. Mastürbasyon da yaparım. Kimi düşüneceğim de benim bileceğim iş ancak bir önceki yazıyı okursanız bu ihtiyaca hizmet eden bir sektör var... =)
Türkçe'mden de gayet memnunum. Yaptığım bir kaç imla hatası varsa lütfen beni uyarmaktan çekinmeyin.
Son olarak da siteyi açalı 6 ay olmuş. Tam olarak 21 Aralık 2006 tarihli ilk yazım. 2 seneyi nereden çıkarmış bilemiyorum.
Yorum için tekrar teşekkürler. =) Okuyan herkesden böyle içten ve samimi yazılar bekliyorum.
Saygılar, sevgiler;
fab
Post a Comment