Tuesday 27 May 2008

Aynı Anda Benim Ülkemde...

Bölük pörçük rüyalarımdan biri gene. Kayda değer olanlar hep böyle oluyor; kesik kesik, görüntü karlı...

Bir kadın var. Tam bir kadın figürü. Koyu renk dalgalı uzun saçları, dolgun dudakları, iri göğüsleri var. Bir temsilci bu kadın. Sanki insanlığın temsilcisi. Sanki her anında karşıdan bir rüzgar esip saçlarını havalandırıyor; her hareketi, bir uçurumun kenarında gözlerini ufka dikmiş de öyle konuşuyormuş gibi bir hava barındırıyor. Hayran olunası...

Bir şeyler olmuş... Bir şeyler olmuş ve bitmiş. Artık çok geç! Kafasında harika fikirler olduğunu ama artık herşey için çok geç olduğunu söylüyor. İnsanlık için fikirler...

...

Aynı anda benim Ülkemde:

Türban kavgası bir türlü bitmeyen ülkemde insanlar bir bez parçası yüzünden üniversitelere giremiyor, girenler rahat edemiyor ya da rahat vermiyor. Millet vekilleri kendileri için yasalar çıkarttırıyor, hükümet medyayı satın alıyor, medya insanları savaş için gaza getiriyor, aynı medya devrimci, kemalist, aydın yazarları işinden ediyor... Ülke, "medya" ile "aydın doğan" kelimelerini sözlükte eş anlamlı hale getirmeye hazırlanıyor. Solun kalesi olması gereken partinin başına adamın biri çöreklenmiş, ısrarla gitmiyor! Tersanelerde işçiler telef oluyor ve önlem olarak "Baş" bakan, "en az 3 çocuk doğurun" diye sayıklıyor...

Aynı anda başka bir yerlerde:

İsrailliler, Filistinli çocukların, Amerikalılar, Iraklı çocukların canına kıyıyor. Bu arada Vatikan, "dünyada kötülükler arttı" diyerek şeytan çıkarma ordusu kuruyor ve Amerika "her nedense" ülkeme füze kalkanı kurdurmak ve Mehmetçik'i Afganistan'da savaştırmak istiyor!..

Gene benim Ülkemde:

Aynı hükümet orman arazilerini telef edip, otel, fabrika kurmak peşinde! Bir üniversite öğrencisi "Aziz Nesin" kitapları okuduğu için "ülkücü" öğrenciler tarafından dövülürken, başka bir grup üniversiteli öğrenci, "aynı ülküye sahip" kişiler tarafından silahlı saldırıya uğruyor. Çok doğudakiler, az doğudakilere karşı kışkırtılıyor, ikisinin de "doğuda" olduğu unutturuluyor...

...

Hikaye bir yerlerden tanıdık geliyor bana. Kabul etsek de, etmesek de iki noktanın etrafında dönüyor bu olaylar. Karşılıklı iki kulenin başının altından çıkıyor. Birinde kötülüklerin asıl efendisi, diğerinde güce tapınan hizmetkarlar oturuyor. Batıdaki bu iki kule, gözünü doğuya dikmiş, başka bir şey görmüyor! Yolunun üzerinde bir ülke var. Çok defa denenmiş, tarih sahnesinden bir türlü silinememiş bir ülke. Hep dost gözükülen ama arkasından tonla iş çevrilen bir ülke. Yıllarca "hasta adam" denilen ama bir türlü ölmeyen bir ülke...

Ama kötülük zeki, karanlık derin. Güçle yok edemediğini, zekanla alt edeceksin! Dışarıdan ezemediğini, içeriden çökerteceksin!

Önce başa, bir dediğini iki etmeyecek bir adam koyacaksın. Yönetimi kademe kademe ele geçireceksin. İnsanların zihnindeki eski ve güçlü kahramanı yok etmek için resimlerini kaldırtacak, takipçisi yazarları işten attıracaksın. Zaten "O" olmayaydı, çoktan halletmiştik buraları!

İnsanlar bu yaptıklarını farketmesin diye önlerine daha basit olaylar koyacaksın. Asırlardır beraber yaşayanları birbirine düşüreceksin. Asırlardır kullanılan baş örtüsünü kavga sebebi kılacaksın! Zaman senin dostun; insanlar unutacak. İnsanlar ölecek, insanlar köleleşecek!

Karanlık bastırır, ordular güçlenir, düşmanın bütün kaleleri zaptedilirken sana boyun eğmeyen herkes bir bir düşecek! Sadece bu kadar da değil. Planlar daha da büyük! Ormanlar yok edilir, yerine fabrikalar kurulur, dünya sanayi ateşiyle kavrulurken sıcaklık giderek artacak, buzullar eriyecek! Aptallar, yıllarca göremediler asıl planını!..

...

Mordor, Isengard, orklar, Uruk-Hai'ler, Rohan, Minas Trith ve insanlar! Bu sefer elfler yok! Vardılarsa bile çoktan gitmişler. Yardım eden cüceler yok! Tüm kötülükleri bitirecek, yok edilmesi gereken bir yüzük ve fedakar hobbitler de yok! Sadece İnsanlar var! Kafaları karışık, ne yapacaklarını bilemeyen İnsanlar... Yardım gelmeyecek! "Yüzüklerin Efendisi" sadece bir film mi acaba? Tolkien, hikayesine sadece zamanının dünyasını katmakla kalmamış...

Peki batıdaki kötülük? Gözünü doğuya dikmiş olan kötülük! Nedir derdi?! Ne olacak sonra? Tüm dünyayı ele geçirse, ne olacak sonra? Kimin için çalışıyor o "puşt"?! Fani değil belli ki derdi; dünyayı yönetiyor işte basbayağı! Daha ne alacak?

Öteki dünya mı derdi? Bu yüzden mi ölen çocuklar hep Müslüman?! Türk, Kürt, Iraklı, Filistinli, Afgan... İsa'dan madalya mı bekliyor bu pezevenk?! Eğer gerçekten Cennet varsa, Muhammed ve İsa omuz omuza bekliyorlardır o "puşt"u kapıda!

...

"Artık çok geç!" diyor. "Çok güzel olabilirdi herşey ama artık çok geç..."

Bir sürü ülke sayıyor doğudan ve batıdan, elbette adlarını hatırlayamadığım. Onları bir araya getirmekten bahsediyor, saçları rüzgarda savrulurken. Bilirsiniz, rüyalarda sözcüklerden çok hisler vardır. Gerçekten inanıyorum O'na. Gerçekten biliyorum o anda; olabilirdi anlattıkları. İnanıyorum!

Ama O "Artık çok geç..." diyor. Silikleşiyor, silik rüyamın içinde. Giderken planı da söküp alıyor sanki kafamın içinden...

Gitti!..


27.05.2007 / salı / 01:27 / mayfield / ev / oda / kucak üstü
/ jem - they

resim 1: fab
resim 2: fab (manipülasyon)
resim 3: fab

4 comments:

Anonymous said...

conem...
iyi ki uzaktan takip ediyorsun; ama sanirim saglam bir kaynaktan almissin gelismeleri ki bu kadar "buradaymiscasina" etkilemis seni olan biten.. (kaynagin hakkinda bi tahminim var ve tek tahmin hakkim olsa da dogru cikar gibi geliyor q: )
bi de gercekten burda olsan kim bilir neler yazardin.. ki bu dusunce de beni urpertti bi an nedense.. (((((((((((((:

senin ulkende su anda pek cok sey oluyor senin oralardan takip ettigin.. sen baskalarinin ulkesinde, onlarin dilini ogrenmeye calisirken...
(:
dikkat et kendine!

not: o hatunun kollari nerde fatih??? uzuvlarla ilgili cocukluguna inmemi gerektiren bir hadise var da acaba ruyalarina mi yansiyor bu durum? (((((:

fab said...

conem,
neymiş o kaynağım? söyle bakim? =) benim en sağlam kaynağım her zaman penguen ve uykusuz du bu tip konularda. en ciddi gazeteden daha çok güvenirim onlara. zira gazete okumayı pek seven biri değilim. geçen yazılardan birinde de demiştim burada uzak kaldım biraz gündemden, ohh kafam rahat diye. eski öğrencimiz gizem bana bi kıyak yapmış, 2 aylık tüm dergileri bana göndermiş! =) ben de o kdr uykusuz gündem sayfasıyla iç içe kalınca ve "noluyo lan?" diip internetten de kurcalayınca bunlar döküldü. daha kim bilir neler var!..
kollar nerede? yok yavrum, bir sorun olduğundan diil o. ben öyle yansıtıyorum sadece. rüyada kolu, memesi herşeyi tamdı! =D simgesel anlatım der, başka da bişi demem. =)

Anonymous said...

Mordor, Isengard, orklar, Uruk-Hai'ler, Rohan, Minas Trith, "George W. Sauron" ve insanlar!

Çok dogru yazmı$sın Fab..
belki bu kadar DOGRU olmasının sebebi de "dışarıdan" bakıyo olmandır buralara..

"Türban kavgası bir türlü bitmeyen ülkemde insanlar bir bez parçası yüzünden üniversitelere giremiyor, girenler rahat edemiyor ya da rahat vermiyor."

"TÜRBAN" kavgası..
Yıllardır, belki asırlardır süregelen "başörtüsü" geleneğinin siyasal simge haline getirilmiş, örf ve adetlere adeta hakaret edercesine şekil değiştirmiş hali..! geçen gün parkta sevgilisiyle öpüşen bi "türban"lı kız gördüm.. ayrıca ondan bikaç gün önce de başında "türban" olan fakat göğüs dekoltesi ve dizine kadar gelen etegiyle (normalde tahrik edici bir görüntü olmasa da başında "türban" olması bu detayın ilgi çekmesini sağlıyordu!) herkesin ister istemez kendisine bakmasını saglayan bi kızla aynı minibüsteydim..

kimse kimsenin inancına laf söylemiyor fakat birileri bu kelimenin anlamını bilmiyor sanki..

fab said...

baran,

aynı fikirdeyiz kadim dostum! normalde uzaktayım evet ama açık konuşalım, gözümü kapatmıyor da diilim. yani gözüm kapalı ama kulağım ister istemez o tarafa dönük bi yandan. biraz uzak kalmak istiyorum ama bi yandan da kalamıyorum gibi bişi. gene az çok başarıyodum ki biricik eski öğrencim gizem 2 aylık bütün uykusuz dergilerini toplayıp bana gönderince, ben de sivri dilli ama esprili gündem sayfalarını patır patır okuyunca birden geri döndüm ülke gündemine!

ben zaten öyle deli gibi gazete okuyan falan biri olmadım hiç. yakalarsam hanerleri izlerdim falan ama en büyük kaynağım her zaman mizah dergileri oldu. onların lafına sonuna kadar inanırım açıkçası! işleri dalga geçmek gibi görünse de ülkeye en duyarlı yaklaşanlar hep mizah dergileri olmuştur. üstelik espriyle karıştırılınca çok daha etkili oluyor bence! resmen "güleriz ağlanacak halimize" durumu...

böyle;
fab

Related Posts with Thumbnails