Thursday, 24 January 2008

Çişşşşş!

Ayrılık acısı mı çekiyorsunuz? Sevgilinizle çok kötü kavga mı ettiniz? İş yerinde kötü bi gün mü? Hatta belki kovuldunuz. Aklınızdan bu berbat düşünceleri uzaklaştırmak istiyorsunuz ama bir türlü yapamıyorsunuz… Elimde tam size göre bi çözüm var.

Gel abi! Önce Taksim’e gidiyoruz. Nevizade’ye doğru yöneliyoruz. En ucuz yere oturup bi Arjantin söylüyoruz. Lıkır lıkır içiyoruz, öyle sallanmıyoruz. Hemen arkasından bi tane daha söylüyoruz. Ona da aynı muamele. Hop üçüncüyü de içiyoruz! (Sarhoş olmaya çalışmıyoruz korkmayın.)

Biraz oturuyoruz şimdi. Bekliyoruz. Bekliyoruz. Sonra kalkıyoruz buradan. Hesabımızı ödüyoruz ki bizi dövmesinler. Zaten kafa kıyak oldu, 15 dakkada 2 litre bira tüketmişiz.

Çıkıyoruz İstiklal’e. Siniriniz geçmedi di mi hala? Geçmez! Siz onun için ne fedakarlıklar yapıyosunuz, onun yediği boka bak! Burada içinizden “.rospu” yada “.ezemenk” kelimelerinden duruma uygun olanlarını kullanabilirsiniz. Strese faydası olur.

Yürüdük İstiklal’den aşağı. Ev nerede? Fatih? Aksaray? Çapa? Topkapı? Bu güzergahlar harika. Köprüyü geçmeli bir yer olsun mümkünse. Tünel, Şişhane kaptırıp gidiyoruz yokuş aşağı. Ohh mevsim de kış şimdi. Serin serin, sıcağınızı alır.

Nası hissediyoruz? Bi baskı var di mi? İdrar keseniz dışa doğru genişlemeye başladı, onun etkisi bu. Güzel, doğru yoldayız…

Köprüyü geçerken durum iyice vahimleşti. Sık dişini, evde yaparsın. Çok mu kötü durumdasın? Otobüse binmek yok. Eve kadar yüricez. Madem ki bi yola çıktık.

Köprüyü geçtik. Artık gözünüz dört döndü, karanlık, kuytu bir yer arıyoruz di mi farkında olmadan? Bi duvar dibi falan? Tenha bir yer. Ama rahat edemediniz. Yürümeye devam. Aha Unkapanı! Manisidikacılar Çarşısı mı? Manifaturacılar yavrucum o. Senin idrar kesesi beyne baskı yapmaya başladı galiba?

Eeee? Ne diyosun bu kız konusunda? Hiç hoş diil tabi sana bu yaptığı? Bulduğun yerde ağzına mı işicen? Yok artık! Yani bıraktı gitti ya seni? Onu diyorum. Ne? Sidikten aşşa Kasımpaşa? Eyvah eyvah…

Dal şu çarşının arkasına. Saat 22:30. Cadde üstü kapalı her yer! Çarşının arkasında vardır mutlaka açık bir kahvehane.

Aha işte şurada bi kahve var. Gir istersen? Ama içerisi de çok kalabalık. Bıyıklı bi sürü adam kaat oynuyo! Olsun yaa, gir işte bişi olmaz. Ne? “Arabesk filminde Müjde Ar’ın başına gelen ‘gösterelim anam!’ sahnesi yaşanmasın.” diyosun? E karar senin tabi. Gel şu tarafa bakalım. Bi garip yürüyosun abi sen ya? Pişik mi var apışta? He sıkıştın pardon. Bak küfür etme bozuşuruz! Senin kızı arıcan mı bu gece? “İşerim kızına!” diyosun. Yok ben soruyorum sadece…

Şurada bi lokanta var bak. Boş gibi içerisi de. Sor çocuğa…

Noldu? Lavabo mu? E abi esnaf lokantasında kibarlık yapiim diye “lavabo ne tarafta acaba?” diye sorarsan adam sana duvara monte lavaboyu gösterir tabi! Dur lan, lavaboya işenir mi? Paket ettircen bizi burada! Şu kapıyı yokla bakim. Hah orada işte! Gir hadi gir. Abi senin bu patron da ayıp yapmış sana ya? “Yapmazsa .mına koyim.” diyosun? Tabi abi sana iş mi yok?

Abi ne zaman çıkarsın? 3 dakka oldu işiyosun?..

Heh çıktın mı? Sen çıkmayınca Adana dürüm söylediydim ben de. Ama bitti tabi çoktan. Çay söyliyim istersen? Sıvı istemiyosun? Tamam…

E nası hissediyosun? Kaşlarının çatıklığı gitmiş gibi biraz. Rahatladın di mi? Önceliklerini daha iyi gördün sanırım. Birkaç litre sidik bile önüne geçebiliyorsa, kafaya taktıkların ne kadar önemli sen yap işte matematiğini. Kendimizi tek bir şeye odaklayabilecek şekilde motive ettiğimizde ne kadar başarılı sonuç alıyoruz görüyor musun? Nereden nerelere geldik. Nevizade’den, Unkapanı’nda bi esnaf lokantasına…

Dur abi nereye gidiyosun? Abi küfür etme rica ederim! Abi şu Adana’nın parasını verseydin, bende bozuk kalmamış hiç. Abi?..

NOT: Gerçek bir olaydan kurgulanmıştır. (2001 kış)

Aralık 2007 / ev / bilgisayar
/ björk - big time sensuality
/ süt - babane keki

resim: fab

Wednesday, 9 January 2008

Akla Düşen Düşünceler No: 20080109 (Zuleyka)


  • Geçen aklıma düştü de… Karikatör diye bişi yok di mi lan?..
  • Sıvı sabun gibi üstten basınca sıktırmalı diş macunu olsa ya? Adı da “UBS Toothpaste” olsun, havalı olsun diye. (UBS: Üstten Basınca Sıktırmalı.)
  • Bir tarife değişikliği için beni 2 gün oyalayan, mesaj üstüne mesaj attırttıran (ne tırt bi kelimeymiş bu da ya?), üstüne “24 saat sonra işlem tamam” gibisinden mesajlar göndererek beni çıldırtan, 24 saat sonra da hala “EVET yazın gönderin, bu sefer valla tamam” falan diyerek beni zıvanadan çıkaran Turkcell’e nerem girsin?! 24 saat sonra geçireceksen hiç geçirme birader! Bana o an lazım! Hadi hatlar yoğun olsun, 2 saat sonra tamamlansın işlemim.

“Ne var ki bunda, ne acelen var?” diyeceksiniz. İlk defa bir tarifeden adam gibi yararlanabilecektim çünkü. Havaalanında transfer yaparken sürekli telefon konuşması yapıyordum ve aradığım herkes Turkcell’di. Şu 50 kontöre 1 saat konuşma olayını diyorum. Gel gör ki Turkcell beni tarifeye geçirene kadar 250 kontör harcandı gitti. 50 kontörle halledecektim oysaki. Bence bilerek yapıyorlar!..

  • Ulan arkadaş! Bi kere de yağmurda ıslanınca saçları süper şekil alan, seksapeline seksapel katan ben oliim ya! Bi kere yaa!
  • Peki ya 2 gün uğraşıp geçemediğim tarifeye girmek için web sitesinden başvurduğumda tekrar “24 saat sonra” mesajını görmemle birlikte ”.rrrussspu çocuklarııı!” diye bağırmaya başlamam ve o anda “Tarifeniz tamam. Güle güle konuşun.” mesajı gelmesi? İnsan düşünüyor: Acaba yok yere mi küfür ettim? Yoksa o küfrü etmesem bile o mesaj çat diye gelir miydi?.. Bence gelmezdi. (Baran şahit!)
  • Dışarıda şakır şakır yağan yağmurdan ıslanıp, hemen akabinde kendinizi dar attığınız tuvalette suların akmadığını görmek ironi değil de nedir?..
  • Kurban Bayramı’nda kavurma ve nohutlu pilavın yanına da ayran çok nefis yakışıyo yalnız…
  • Are you muslim to yourself? (Pazar kahvaltısında labneyi önüne çekmiş yumulan bana, ablamdan…)
  • Peki ya tüm günü akbilinizle o otobüs senin, bu tramvay benim aktara aktara geçirdikten sonra apartman kapısına akbil basmaya çalışmak?.. Dikkatli olun, üstünüze örs düşer alim Allah…
  • Şimdi fark ettim. Vörd’de yazı yazarken vörd bazı kelimeleri otomatik düzeltiyor ya hani? “Allah” yazdığınızda otomatik olarak büyük harf yapıyor onu vörd. Çok şaşırtkanç bişi diil mi?..
  • Ya bu makyaj dediğin şey, bildiğin yüzünü gözünü boyamak hee…
  • Peki hayatımızdan sıkılıp yeni bi hayat istesek, eskisini getirene, 2008 model gıcır gıcır yeni bi hayat %50 indirimli olsa mesela?..
  • Peyote’de Ersin’e rastladım (Karabulut). Yanına gitsen gidemezsin. Yani gitsen gidersin de… Ben gitmem. Aslında yapışmak lazım. “Abi bak ben de bişiler yazıyorum, napabiliriz?” falan diye. Ama şimdi adamın yanında kız da var. (Hoş da kızdı heee. Yakışırrr!) Ne ayıp bişi. Gidilir mi hiç öyle? Görgüsüz gibi. Şimdi adam boş saatinde gelmiş. Sen işiyle ilgili gidip yapışcan adama. Ayıp bişi sonuçta. Ama gitmek lazım…
  • Gitmek lazım diyince aklıma geldi. Feysbukta grup açmışlar: “Evlenip balayına gitceme, bekar kalır, alayına giderim!” Abazan yaratıcılıkta sınır tanımıyoruz arkadaşım! Var mı ötesi?..
  • General rütbeleri:
    • Tuğ General
    • Tüm General
    • Kor General
    • Or General
    • Hür General

Askerdeyken öğrenmiştim. Terhis günü tezkeresi elinde kapıdan çıkıp giden askere “Hür General” deniyor. Gerçekten de en üst seviye odur benim gözümde…

  • Bir futbol maçında çekilen şutun taç olması kadar da utanç verici az şey vardır şu dünyada. “Baba n’aptın sen?” diye sorarlar adama! Sahadan s.ktir etseler, gık diyemezsin…
  • Filmlerde, dizilerde kadınla erkeğin çarpışıp ellerindeki dosyaları yere saçması yasaklansın. Hemen! (Bebek Kafası köşesindeki “bitsin”lere destek. Selamlar Vedat abi…)
  • Bu “… diye sorarlar adama!” kalıbını kim çıkarmış? Kim soruyo hakkaten? Gelsin kendisi sorsun sıkıyosa! Sen kimi sahadan s.ktir ediyon lan hopdediks?!!
  • Ağzını sıkı tut, havası kaçmasın. (bubu’dan)
  • Olum boxerı ya da eşofmanı göbek deliğinin altına kadar çekince ne komik oluyo lan?! Güdük gibi kalıyo vücut bi anda. Eskiden nasıl giyiyolarmış ki o yüksek bel pantolonları? Şimdi bizi öyle görseler… En motoru bile vermez şerefsizim!..
  • Zamanda Yolculuk: Otobüste uyuya kalmak.
  • Söyleme dostuna, gider söyler dostuna. (bubu’dan) Sonra bu dostun, gelir sıçar ağzına… (bubu’ya)
  • Şu anda Ofis 3-5 yiyorum. Doritos Ala Turca’nın yeni hedesi. Çılgın bi dalga. Şiddetle tavsiye. (Ayrıca televizyon reklamı da çok başarılı…) (Ben bunu 3 hafta falan önce yazdım galiba da anca sıra gelmiş kendisine…)
  • Magazin programcılığı, 30 sn’lik 10 adet ünlü oldukları iddia edilen insan görüntüsünden, 1,5 saatlik bir program çıkarabilme sanatıdır.
  • Ayyy ne Hüsnü Şenlendirici’ymiş be? Ortalığı ne şenlendirdi bee?! (Bir magazin programında hala Hüsnü Şenlendirici’den ve Deniz Seki’den bahsedilmesi üzerine, Annem’den…)
  • Türkçe’mizi koruyalım, korumayanları uyaralım.
  • Yazılarımı, çizilerimi beğenirseniz, yorum bırakabilirsiniz. Ola ki beğenmediniz, kesin yorum bırakınız!..
  • Türkçe’mizi korumayanları etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir!
  • Geçen feysbukta, bir süredir görüşemediğim, üniversiteden bi arkadaşımla mesajlaşıyorum. Çok da komik bir kişiliktir kendisi, çok güldürürdü bizi zamanında. Resimlerimden birine yaptığı eleştiri beni çok güldürdü gene. Onun hal ve hareketleri geldi bu yorumu yaparken gözümün önüne. Bunun üzerine kendisine şu cümleyi kurdum: “Hem güldürüp, hem düşündürmüyorsun belki ama kendini düşündürtünce kesin güldürüyorsun.” Evet? Var mı tekrar edebilecek?.. =D
  • Evet! Kainat güzeli gene Dünya’dan! Mars gezegeni basın sözcüsü Marvin the Martian “Burada kesinlikle şike var! Dünya’da hayat olduğu için kayırılıyor. Ayrıca bütün jüriler de Dünyalı. Ben böyle yarışmanın da, jürinin de, güzelin dee…” şeklinde tatsız bir açıklamada bulundu… Şike söylentisi 3. sayfada. (Ülen başka yaşam formuna rastlayamamışız. Neyin kainat güzeli bu? Sanki başka gezegenlerden katılım bekliyolar?..)
  • Fab: Hayat bazen o kadar güzel oluyo ki, dadından yinmiyo di mi?
    Bubu: Hayata rejim yapılmaz Fatih! Bak teyzeye!
    (Bebek sahilinde yürüyoruz. Sahildeki lüks ve perdesiz, koca pencereli evlerden birinde, sakallı bir amca, camın önünde telefonla konuşmaktadır…)
  • Kainat güzeli var ya? Zuleyka Riviera? Puerto Rico'lu? Hani Beyaz Show’a çıktı falan? Yanından geçtim ben kendisinin. Olum niye yalan söyliyim? Bayağı, merdivenlerde yan yana geçtik işte. 10 cm falan vardı aramızda. Mövenpick Otel’in balo salonuna inen merdivenlerde. Kameralar da çekiyordu hatta onun merdivenlerden çıkışını, aynı anda ben de oradaydım. Ama naptım? Gayet karizmatik, dönüp bakmadım ablaya. Kafa önde, indim aşağı… Bi an göğüslerinin soldan baskı yaptığını hissettim ama sol gözüme. (Allah’ım ben n’aptım? Kainat güzeli lann? Dünya gözüyle bi baksaydın lann?!)

  • Ayvalık tostu yemek ne kadar zorsa, waffle yemek de o derece zor benim gözümde… (bubu’dan)
  • Bubu: Buraları çok özliceksin.
    Fab: Zaten özlemek için gidiyorum.
    Bubu: Buradayken özleyemiyo musun?
    Fab: Artık özleyen yerlerim yoruldu…
  • Bu haftalık da bu kadar. Beni özleyin fabırcıklarım!..
09.01.2008 / çarşamba / 01:03 / ev / bilgisayar
/ süt - kellogg's K-bar
/ björk - oceania

Related Posts with Thumbnails